Eylül 15, 2011

Tuhaf Bir Sabah

    Nereden başlayacağımı bilemiyorum. İnsanın durduğu yerde yol bitermiş. İnanmak istediği şeylere inanırmış insan ve kanatırmış kendini. Usturayla traj eder gibi kendini. Nerede duracağımı da bilmiyorum. Bir Keyser Söze varmış, insanlığa kendinin bir yalan olduğuna inandırmış. Sonra.. Sonra da bir toz misali yok olup gitmiş.

   Bir EEÇ yok aslında. Buna kendinizi inandırın. Şu an çok yalnız ve bir o kadar ayık yazıyorum. Kendimden de nefret etmiyorum. Sadece saatlerdir uykusuz, saatlerdir bu odada yalnızım. Herkes uyuyor, ben nefes almaya çalışıyıyorum. Ama bu yalnızlığımda neyi mi farkettim? Var olmadığıma! Şu ana dek hep insanlar varlığımdan üzüldüler ya da sıkıldılar. Yokluğum en fazla hüzün getirir o da bir yalanın izleri gibi geçer gider. Bir sigara yakardım; ama onu da içmeyi beceremiyorum, piç ediyorum.
    Bitlis ve Adıyaman tütünü var evde. Uzun zamandır sarıp içmiyoruz. Bitlis daha hafif böyle genizde buruk bir tat bırakmıyor. Adıyaman öyle pis öyle lanet ki.. Yok yok abarttığım kadar değil. Ben demli, 3 şekerli çayımla devam ediyorum.

    İlk defa girdiğim bu evi, adeta kendi evimmiş gibi benimsedim. Buraya yerleşebilirim. Mümkün olsa tabi. Ama yine de bir Anadolu çocuğu olamadım. Beşiktaş'ta olduğum gibi olamıyorum hiç bir yerde. Mürefte hariç. Sanırım sarhoşken çok da fark etmiyor. Bu arada mesafelerin aslında Can Dündar'ın da dediği gibi çok uzak olmadığını görüyorum. Yeter ki bir birini anlamayan iki kafa kadar uzak olmasın. Tutuyorum ellerinden. Çünkü tutmak istiyorum. Sırf ben istiyorum diye sen de tutsan. Ama Nietzsche ne demiş? Bir köprünün iki ucunda tam birbirimize adım atacakken; gel desem sana işte o köprü uzadıkça uzar, araya duvarlar girer ayakların geri gider. Tut demeyeceğim bu yüzden.

    Yalnızım. İçeride herkes uyuyor. Biri çok mutlu muhtemelen. Yarın gitmek bile istemiyor. Diğeri çok arada derede. Kafası o kadar karışık ki, yüreği ile kafası arasında gidip geliyor. Bir diğeri ise çok tuhaf. Şaşırmış biraz. Sessiz bir fırtına yaşıyor. Limanına sığınmış bir nevi. Kimseyi sokmuyor. Ben? Hala uyumadım. Ne uyumak istedim; ne uykum geldi. Hayat tuhaf!
    5-6 saat önce yeşil Carlsberg şişesi elimde patlamış mısır yerken içimde olan huzurdan zerre kalmadı. Bir çocuk gibi içim kıpır kıpır. Ancak bu sevinçten değil bu yalancı yalnızlığı; yarın gerçeğine değişecek olmamdan.

          Biraz hüzün, biraz melankoli ve şiddet içimde durduramadığım. Sürekli içimi kemiren. Huysuzlaştıran ve psikopatlaştıran. Bugün uyumayacağım. Uykumun olmaması ya da uyumak istemememden değil . Uyumadığım zaman; uyanmak zorunda da kalmamadandır. Gözümde çapak olmasını istememeden kesinlikle.

Eylül '11 / 2
15.09 / 09.00 

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder