Temmuz 05, 2009

Ölü Bedenler, Yaşayan Ruhlar

Çözümü getirecek her türlü öneriye sonuna kadar açıktım; ölüm dahi olsa düşünebilirdim bir kaç saniye tereddüt etsem de. Ölmüş gibi yapmak ya da uyuyor gibi davranmak sorunları çözüp, acı mı azaltır mı diye sorduğumda boş karanlığa bir gece... Cevap geliverdi. "Aşktır ölümden güzel olan" Bunun üzerine farkına vardığım en önemli ayrıntı; ölüm isteğinin getirdiği yalancıktan bir "son" kavramı. İstediğin gibi yaşamak, bir şeyi sadece yapmayı istediğin için yapmak önemliyse eğer; aşka sarılmak yapılabilecek en doğru haraket. Nehirde sürüklenen bir dal parçasının matematikte yüzlerce koordinat çizgisi üzerinde akışın, rüzgarın ve diğer bir çok etkenin sayesinde hareket olasılığı vardır. Plan yapılmaz, rastlantısal faktörlerle belirlenir. Hayatta plan yapmak milyonlarca tesadüfi faktörün içinde sadece buz dağının görünen yüzüyle savaşmak olabilir. Tam da işte bu noktada ölü bedenler teferruat ise; yaşayan ruhlardır çözüme giden...

04 Aralık 2008 Perşembe, 16:40

Temmuz 01, 2009

Bitişler hüzünlüdür. Muhabbetler biter, bazen arkadaşlıklar ve hergün bir yeni gün biter ve ben hüzünlenirim. Ancak o kadar şey arasında fark edemediğim bir ayrıntıyı belki de bir daha yakalayamayacağım bir gün, bir heyecan ve bir ışıkla buldum. Bir günün bittiği, günün ilk ışıklarının daha zifiri karanlığı dağıtamadığı o ince çizgide biz uykuyla gerçekler arasında bir o yana bir bu yana sallanırken önümüzdeki şişenin, şarap şişesinin dibi göründüğünde o tortulara bakarken hüzünlenmedim hiç. Ve o en bedbah, en dağılmış halimle o tortulara bakarken elimde şişe; şarabın bitiğini ama hüzünlenmediğimi fark ettim. Sarhoşluğa verdim başlarda...Sarhoşken mutluluk biraz sarar etrafını aslında gerçekleri ezerek, hüzünleri türeterek. Yalandan da olsa güzel gibi. Ama bu kez yalan değildi; çünkü şarabın dibini gördüğümde içime bir güneş ışığı hüzmesi gibi damarlarıma kadar her yanıma süzülen mutluluk ertesi sabah uyandığımda hala içimdeydi. Sarhoştum; çünkü damarlarımda şarabı tutan mutluluğumun sınırlarıydı. İçimde tuttuğum şarabın en güzel kısmıydı; şarabın kırmızılığından gülümsemesi. Şarabın dibini gördüğümde; mutluluğumun en derinlerindeydim. Belki de şarap bahaneydi...