Temmuz 01, 2009

Bitişler hüzünlüdür. Muhabbetler biter, bazen arkadaşlıklar ve hergün bir yeni gün biter ve ben hüzünlenirim. Ancak o kadar şey arasında fark edemediğim bir ayrıntıyı belki de bir daha yakalayamayacağım bir gün, bir heyecan ve bir ışıkla buldum. Bir günün bittiği, günün ilk ışıklarının daha zifiri karanlığı dağıtamadığı o ince çizgide biz uykuyla gerçekler arasında bir o yana bir bu yana sallanırken önümüzdeki şişenin, şarap şişesinin dibi göründüğünde o tortulara bakarken hüzünlenmedim hiç. Ve o en bedbah, en dağılmış halimle o tortulara bakarken elimde şişe; şarabın bitiğini ama hüzünlenmediğimi fark ettim. Sarhoşluğa verdim başlarda...Sarhoşken mutluluk biraz sarar etrafını aslında gerçekleri ezerek, hüzünleri türeterek. Yalandan da olsa güzel gibi. Ama bu kez yalan değildi; çünkü şarabın dibini gördüğümde içime bir güneş ışığı hüzmesi gibi damarlarıma kadar her yanıma süzülen mutluluk ertesi sabah uyandığımda hala içimdeydi. Sarhoştum; çünkü damarlarımda şarabı tutan mutluluğumun sınırlarıydı. İçimde tuttuğum şarabın en güzel kısmıydı; şarabın kırmızılığından gülümsemesi. Şarabın dibini gördüğümde; mutluluğumun en derinlerindeydim. Belki de şarap bahaneydi...

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder