Eylül 12, 2011

Güzel İnsanlar Memleketi

    Sokakları şarap kokan, derelerindeki kurbağaları bile sarhoş gezen, poyrazını hiç esirgemeyen güzel kasabamdaki son günüm. Sabahtan beri düşünüyorum da içimdeki ne hüzün, ne burukluk ne de bir özlem. Aslında bu yaz yapmak istediğim bir çok şeyi yapmadığımı, yapamadığımı görüyorum. Ancak yapmayı düşünmediğim hatta yapmayı bile hayal edemeyeceğim bir çok şeyi de yapmış olmak beni şaşırtıyor. Şimdi dönüş yolu için son bir kaç saat kalmışken içimdeki duyguyu betimleyememem pek de ilginç değil.

   İçimden son bir tur atmak, koca yaz sallanarak gezdiğim, köpekleri kovaladığım, davulculara atar yaptığım, araba kullandığım, asfalta yattığım; kısacası yaptığım tüm saçmalıklara ev sahibi olmuş sokaklarda yürümek bile içimden gelmedi. İçimden gelen tek şeyin üç beş kelime olduğunu fark ettiğimde de burada buldum kendimi. Uzun zamandır ayık olmanın verdiği şaşkınlık ve ayık olarak bu kelimelerle dans etmenin verdiği gurur. Beni bilenler dans edemediğimi bilir. 
    Buraya geldiğim haziran ayının sonlarında hiç de kafamda olmayan şeyleri bir temmuz ve ağustos ayı boyunca yapacağım gerçekten inandırcılıktan uzak ve bir masal gibiydi. Anlattıkları ve dinledikleri her masala inanan genç ergenler gibi aynen. Ama mesele masalların ne kadar da gerçek dışı olduğu değilmiş; meğer bir kaç güzel insanın hayatında ne kadar çok yer aldığıymış. Hala dağınık ve yorgun bir hayatım var. Pek çok şeyi düzeltebildiğim söylenemez. Ancak şu bir gerçek ki hayatımda düzeltemediğim bir çok şey ile beni kabullenen güzel insanları bulduğum için şanslıyım. Gerçekleri görmek ile gerçekleri yaşamak arasındaki ince çizgi üzerinde devrilmeden yürüyebilmemi sağlayan üç beş insan.. Bu yazıyı onlara ithaf etmeyeceğim. Direkt onlar için de yazmayacağım. Ben bu yazıyı onların varlığını kabul ettiğim için yazıyorum, onları hayatımda tuttuğum için.

    Garip bir yazdan öte şaşırtıcı bir yazdı. Tuhaflıklardan öte gerçek dışılıklarla doluydu. İnanmadığım tüp palavralar gerçek, inandığım tüm doğrularım da yalan olmuştu. Ve tüm bu zırvalıklar arasında sırtımı dayayabileceğim bir vücut, omzumu yaslayabileceğim birer omuz hiç eksik olmadı. Her daim içkilerimiz elimizde, içmeye niyetimizin olmadığı zamanlar bile sarhoş gezen omuzlar. Sarhoş omuzları sevdim, sarhoş omuzlara yattım. Biz sarhoşken bile ayık züppelerin yaptıklarını yapıp birbirimize yaranmaya çalışmadık. İşte bu yüzden sanırım, bu sokaklarda son bir kez dolaşmak yerine kelimelerle dans etmeyi tercih ettim. Uzun zaman sonra gerçeklere ayık, pek uzun sürmeyecek bir hal içinde..
Eylül '11 / 1
12.09 / 16.55

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder