Ağustos 21, 2011

Limanımda Bir Misafir

   İçimdeki her fırtınanın ayrı ayrı zarar verdiği limanıma yine sığınmak için kaçmıştım ki, sana rastladım orada. En karanlık ve ücra köşesinde limanın belki de kayalıkların hemen ilerisindeki burunda duran fenerin altında.. Yıllardır yalnız başıma gezdiğim limanın; en güçlü fırtınalarda bile sallandığım ama yıkılmadığım bir hayatın bekçisi ve şimdi bakıyorum sen gelmişsin. İçimden kendi kendime soruyorum aslına bakarsan:"Kendi limanını ararken benimkini nasıl buldu?" diye..

   Sana o limanda ne fırtınalar geçirdiğimi anlattım, sen bana hayatının nereye sürüklendiğini gösterirken. Ben sana limanımın ne kadar küçük olduğundan bahsederken sen omuzumda ağladın. Oysa ne kadar uzak bir memleketin topraklarından gelmiştin ve Trakya toprağı bizi buluşturmuştu. Burasının poyrazı serttir dedim sana sen ben soğuğa alışığım diye cevapladın. Gerçekten sert bir bedenin var kayalara bürünmüş ve rüzgar onu sadece aşındırabiliyor.
   Beklentilerimi ufalttıkça aslında kendi öz güvenimi yitirdiğimi senden öğrendim. Kelimelerinle dünyamı genişlettim ve her attığım fazladan adım için sana yaklaştım. Tek bir sorun ar ki önümü her zamanki gibi pek göremiyorum. Şimdi senin kelimelerinle yarattığın dünyaya kendi kelimelerimle hayatımı döşüyorum ve en kısa yolu değil canımın istediği yeri seçiyorum.

   Şimdi fırtına biraz duruldu. Limandan çıkma vakti. Muhtemelen bir sonraki gelişimde limanımda sen olmayacaksın. Belki başka bir kasaba balıkçısının yanında durursun. Ama ben eğer ayakta ve sağlam; nefes alıyor ve ayık olursam seni arayacağım. Nerede nasıl bulacağım hakkında en ufak bir şüphem yok; çünkü söylediğin her söz bıraktığın bir ize dönüşüyor. Ben izleri takip edeceğim ve yeniden fırtınalı bir havada şarabımızı içeceğiz. Kadeh kullanmadan şişeden. Dibini görene kadar. Hayatın a...na koyana kadar. Çünkü o bizim çoktan koydu.

Ağustos '11 / 3
21.08 / 04.00
 

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder