Ağustos 02, 2011

Poryrazın Getirdiği Umutlar

   Gençliğimde anlamazdım denizi neden seyrederler diye; şimdi sakinlik öyle güzel ki sanki her dalga denizde bana yeni bir umut hayatta.. Can sıkıntısı boğardı beni, sağa sola saldırır en çok da kendime zarar verirdim. Şimdi canım sıkılmıyor, aksine kendime zarar veren kendi içimdeki öfke. Sakinlik arıyorum mütemadiyen.Ve o sakinliği bugün yağmurdan hafif şişmiş, güneşten kısmen kurumuş yaşlı bir tahta masa ve bir kaç dostla beraber denizde buldum.

   Poyraz her zamanki kuvvetinde kendinden emin fakat pek saldırgan olmayan bir şekilde eserken; deniz olması gerektiğinden daha sakindi. Bir kaç ufak dalga dışında azmıyor ama o dalgaların simetrisi ve her köşesindeki farklı bir mavi tonunda öyle bir huzur veriyordu ki.. ayaklarım taburede uzanmış, şekerli çayımı yudumlarken huzur denizde dedim kendi kendime. Huzur ve umut bana gereken.

   Her dalgayı kendime bir umut gibi benimsemişken, bundan beni vazgeçirebilecek pek bir şey olmadı o an. Denizle aramın pek iyi olmaması onu sevmeyeceğim anlamına gelmezmiş meğer. Ayık olmam gerçekleri kabullenmemek değilmiş. Hatta yalnız olmak umutsuzluk da değilmiş. Meğer her bir dalga kıyıya doğru usulca sokulan, hiç vazgeçmeden umudu bekleyen bir huzur bütünlüğümüş. Hiç vazgeçmeden kilometrelerce yolu gelen..

   Şimdi anlıyorum ki benim de fırtınalı kendi denizimde kıyıya çıkma vaktim gelmiş. Hayallerimin arasında çayımı yudumlarken, eski tahta masadan kalktığım gibi; öfkemin beni batırdığı denizden çıkma vaktidir artık. Öfkem yine duracak, yine beni bağlayacak zaman zaman ama şunu biliyorum bir kaya gibi olmam lazım. Hiç bir darbe beni parçalayamaz ta ki yıllar beni ufalayana dek..

Ağustos '11 / 2
02.08 / 20.40  
   

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder